Devlet hastanelerinde de özel hastanelerde de istihdam edilen tüm doktorlar, yapacakları tüm tıbbi işlemlerde hastanın rızasını almak zorundadırlar. Bu husus, aralarındaki hukuki ilişkiden doğmaktadır. Bu hukuki ilişki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 502 vd. maddelerinde düzenlenen “Vekâlet Sözleşmesi”dir. Bu sözleşmenin tarafları vekil ve vekil edendir. Hasta-doktor ilişkisinde hasta, vekil eden; doktor, vekildir.
TBK m. 505/1, c.1 cümlesine göre; “Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür.” Bu talimat, vekil eden hastanın imzalayacağı “onam formu” ile mümkündür. Ama bunun öncesinde vekil doktor, TBK m. 506/2 fıkrasına göre “…üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.” Vekâlet verenin temel menfaati, yaşam hakkının ve vücut bütünlüğünün korunmasıdır. Doktor, yapacağı tıbbi müdahale öncesi, bu müdahalenin olası yan etkilerini, sonuçlarını ve müdahale sürecini tüm şeffaflığı ile hastasına açıklamalıdır. Hasta ise bu açıklamalar neticesinde onam vermezse, bu müdahalenin yapılması hukuken imkânsız hale gelecektir. Eğer yine de yapılırsa, bu vekâlet sözleşmesine aykırılık anlamına gelmekte olup tazminat borcu doğuran bir sebeptir.
Bu husus, Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın “Aydınlatılmış onam” başlıklı 26. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir.”
Ayrıca 3.12.2013 tarih ve 5013 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunan “Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları veİnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi: İnsan Haklarıve Biyotıp Sözleşmesi”nin 5. maddesine göre; “Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. Bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. İlgili kişi, muvafakatini her zaman, serbestçe geri alabilir.”
Faaliyet Akışı (Usul)
Hastanın hastalığı hakkında bilgilendirilmesi hasta ve yakınına, doktoru tarafından yapılır. Hastaya ya da yakınına; kendisi ile ilgili tıbbi gerçekler, önerilen tıbbi girişimler, her bir girişimin olası riskleri, yararları ve seçenekleri, tedavi olmaması durumunda gelişebilecek olaylar, tanı, sonuç ve tedavisinin gidişatları doktoru tarafından hastanın anlayabileceği düzeyde anlatılır.
Bilgilendirmeyi Yapacak Kişi: Doktor |
Bilgilendirmenin Yapılacağı Kişi/ler: Hasta ve yakınları |
Hastanın Bilgilendirileceği Hususlar |
Kendisi ile ilgili tıbbi gerçekler |
Önerilen tıbbi girişimler ve her bir girişimin olası riskleri, yararları ve seçenekleri |
Tedavi olmaması durumunda gelişebilecek olaylar |
Tanı |
Sonuç |
Tedavinin gidişatları |
Tablo 1: Faaliyet Akışı
Rıza belgesi hasta tarafından okunup anladıktan sonra, anladığı teyit edilerek hasta ya da hasta yakınına imzalatılır. Her türlü müdahale için ayrı ayrı rıza alınmalıdır. Genel rıza almak geçerli değildir.
Hasta ameliyata girecekse bir gün öncesinden doktoru tarafından ameliyatı hakkında bilgilendirilir. Ayrıca anestezi teknisyeni tarafından anestezinin olası yan etkileri, riskleri ve hastaya uygulanacak anestezi şekli anlatılır ve anestezi bilgilendirme ve rıza belgesi imzalatılarak hastanın rızası alınır.
Hasta ameliyata gitmeden önce hastanın kimlik bilgileri, ameliyatı ve ameliyat bölgesi servis hemşiresi tarafından hastaya sorularak doğrulanır, güvenli cerrahi kontrol listesi doldurulur ve hastanın rızası tekrar teyit edilerek kontrol edilir.
Bilgilendirme ve Rıza Alınması ile İlgili Süreçte Olması Gerekenler
İşlemin kim tarafından yapılacağı,
İşlemden beklenen faydaları,
İşlemin uygulanmaması durumunda karşılaşılabilecek sonuçlar,
Varsa işlemin alternatifleri,
İşlemin riskleri-komplikasyonları,
İşlemin tahmini süresi,
Hastanın adı, soyadı ve imzası,
İşlemi uygulayacak hekimin adı, soyadı, unvanı ve imzası,
Rızanın alındığı tarih ve saat bulunmalıdır.
Hastalığın seyri, teşhis ve tedavi uygulama yöntemleri
Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri
Hastanın sağlığı için kritik yaşam tarzı önerileri
Gerektiğinde aynı konuda tıbbi yardıma nasıl ulaşabileceği konuları da kapsamalıdır.
Müdahale öncesi ve müdahale sonrası hastanın yapması gereken, anlatım basit ve sade olmalıdır, mümkün olduğunca tıbbi terimler kullanılmamalıdır, tereddüt ve şüpheye yer bırakılmayacak şekilde hazırlanmalıdır, anlatım hem yazılı hem sözel olarak hastanın ruhsal durumuna uygun ve nazik bir şekilde olmalıdır.
Bilgilendirme Kapsamı
Hastanın kararını etkileyebilecek her şey genel hatlarıyla hastaya anlatılmalıdır. Detaylı bilgilendirme sadece hastaların talebi üzerine olmalıdır.
Hukuken Kabul Edilemeyecek Rıza Çeşitleri
Sözlü olarak bilgilendirmeden yazılı olarak rızanın alınması,
Etik ilkelere ve yasalara aykırı olan rızalar,
Ötenazi için verilen rızalar.
Bilgilendirmenin Aranmadığı Durumlar
Hastanın manevi yapısı üzerinde fena tesir yapacak olması halinde teşhis saklanabilir.
Hastanın sağlık durumu hakkında kendisinin kendisine veya yakınına bilgi verilmemesini istemesi.
Acil durumlar karşısında.
Ölmek üzere olan hastalar için acılarının artmaması için bilgilendirme ön görülmez.
Önemli Haller
Her türlü müdahale için ayrı ayrı rıza alınmalıdır.
Genel rıza almak geçerli değildir.
Formlar sistematik olarak hazırlanmalıdır.
Müdahale yapacak kişilerin ismi mutlaka olmalıdır.
Hastanın rızası olmadan bilgileri yakınları da dâhil olmak üzere üçüncü kişilerle paylaşılmaz.
SONUÇ ve KANAAT
Vekâlet sözleşmesinin tarafı olan vekilin (doktor), özen yükümlülüğünü[1] yerine getirebilmesi için, sözleşmenin tam ve gereği gibi ifa edilebilmesi için, yapacağı tıbbi işlemlerde vekil edenin (hastasının) rızasını almak zorundadır.
Yapacağı işlemin tüm artılarını ve eksilerini anlatarak hastasını uygun ve anlaşılır bir dille bilgilendiren vekil, sözleşmenin doğurduğu yükümlülüklerini yerine getirmiştir. Bu aşamadan sonra vekil eden onay vermiş ve devamında KOMPLİKASYON gerçekleşmişse, vekilin sorumluluğundan söz edilemez. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 12/12/2019 tarih ve 2016/23372 E., 2019/12469 K. sayılı kararında; “ortaya çıkan hasarın komplikasyon olması aydınlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı gibi hastanın komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmesi aydınlatma yükümlülüğünün bir gereğidir. Mahkemece, davacıların yapılan enjektör öncesi, enjeksiyonun sonuçları ve olası komplikasyonları konusunda bilgilendirildiğine ve davacıların bu işleme rıza gösterdiğine dair aydınlatılmış rızanın alındığına ilişkin aydınlatılmış onam düzenlenip düzenlenmediğinin araştırılarak, aydınlatılmış onamın alındığına dair ispat külfetinin davalı üzerinde olduğu da gözetilerek, hasıl olacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekirken…” ifadelerine yer verilmiştir. Bu çok önemli paragrafı, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Tarzı Sanatların İcrası Hakkında Kanun’un 70. maddesi ile birlikte değerlendirmek gerekir. Madde şöyledir: “Tabipler, diş tabipleri ve dişçiler yapacakları her nevi ameliye için hastanın, hasta küçük veya tahtı hacirde ise veli veya vasisinin evvelemirde muvafakatını alırlar. Büyük ameliyei cerrahiyeler için bu muvafakatin tahriri olması lazımdır.”
Yani doktorlar ve diş hekimleri, yapacakları “büyük” türlü tıbbi işlemde, hastanın onayını almak zorundadırlar. Bunun dışında kalan işlemlerde ise herhangi bir onay alma zorunluluğu getirilmemiştir. Ayrıca Kanun, bu onayın yazılı mı sözlü mü olacağından bahsetmemiştir. Bu boşluk, Sağlık Bakanlığı tarafından doldurulmuştur. Sağlık Bakanlığı’nın 10/06/2019 tarihli ve 2019/11 numaralı “Enjeksiyon Uygulamaları Hakkında Genelge”si ile enjeksiyon işlemi büyük tıbbi işlem olarak görülmemiş ve sözel rızanın yeterli olduğuna kanaat getirilmiştir. Lakin Roma Hukukundan günümüze gelmiş temel bir ilke vardır: verba volant scripta manend (Söz uçar, yazı kalır.). Olası bir örnekle bu durumu açıklayalım:
Hasta, birtakım şikâyetler ile hastaneye giriş yapar. Doktor, hastaya enjeksiyon işlemi yapılmasına karar verir. Sağlık Bakanlığı genelgesine uyan doktor, sözlü rıza alarak işlemi gerçekleştirir. İşlem gerçekleştirildikten sonra birtakım sorunlar ortaya çıkar ve hasta, yargı yoluna başvurur. İspat külfeti doktorda/hastanede olacağından dolayı ve sözle verilmiş bir rızanın ispatı (söz uçacağından dolayı), yazılı bir şekilde verilmiş ispata göre çok daha zor olacağı için davalı doktor/hastane davanın reddedilmesini sağlamakta zorlanacaktır. Bu yüzden kanaatimizdir ki Sağlık Bakanlığı’nın sözlü rıza alınmasını yeterli gördüğü enjeksiyon durumunu yetersiz görüyoruz ve ispat kolaylığı sağlaması açısından, enjeksiyon işlemi yapılmadan önce yazılı rıza alınması gerektiğini düşünüyoruz. |
Tablo 2: Farazi Olay
Konuya İlişkin Yargıtay Kararlarından Kesitler
“Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır.
...
Salt ameliyata rıza göstermek yeterli değildir. Ayrıca, komplikasyonların da izah edilmesi gerekmektedir. Ancak bu rızanın da az yukarıda vurgulandığı üzere aydınlatılmış rıza olması gerekir.”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 10/03/2016 tarih ve 2015/30631 E., 2016/7474 K.
“…tedaviyi üstlenen hastane ve doktorların meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.”
...
Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise, doktor ve hastane sorumlu tutulmamalıdır.”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 05/03/2014 tarih ve 2013/30121 E., 2014/6053 K.
“…vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.”
...
… ortaya çıkan hasarın komplikasyon olması aydınlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı gibi hastanın komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmesi aydınlatma yükümlülüğünün bir gereğidir. Mahkemece, davacıların yapılan enjektör öncesi, enjeksiyonun sonuçları ve olası komplikasyonları konusunda bilgilendirildiğine ve davacıların bu işleme rıza gösterdiğine dair aydınlatılmış rızanın alındığına ilişkin aydınlatılmış onam düzenlenip düzenlenmediğinin araştırılarak, aydınlatılmış onamın alındığına dair ispat külfetinin davalı üzerinde olduğu da gözetilerek, hasıl olacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekirken…”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 12/12/2019 tarih ve 2016/23372 E., 2019/12469 K.
“Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutularak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yolu seçmek gerekir. Gerçekten de hasta mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, TBK 510.md (Eski BK 394. md) hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 07/04/2016 tarih ve 2015/11729 E., 2016/9861 K.
“…raporuna göre "davacı ...'a 08.05.2008 tarihinde davalı hastahanede uygulandığı belirtilen enjeksiyon sonucu gelişen bulguların enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu ancak tıbbi belgelerde enjeksiyonun yanlış uygulandığına dair kayıt bulunmadığı, enjeksiyonun doğru bölgeye uygulanması durumunda da ödem, hematom, ilacın difizyon yoluyla toksit etkisi, vucut yapısı, anatomik lokalizasyon farkı gibi nedenlerle nöropatinin gelişebileceğini, nöropatinin enjeksiyon uygulamalarının beklenebilir komplikasyonu olarak değerlendirildiği " nin belirtildiği anlaşılmaktadır.”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 14/11/2013 tarih ve 2013/22821 E., 2013/28228 K.
[1] Özen yükümlülüğünün nasıl yerine getirileceği hakkında bkz: Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 12/12/2019 tarih ve 2016/23372 E., 2019/12469 K. sayılı kararı. Bu karara göre; “…vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkânları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.”
Comments